Bizden Haber Var :)

IMG_7374 (2)

Uzun zamandır sizlerle son gelişmelerimizi paylaşamıyor, uzmanselteam’in başarılarından söz edemiyordum. Ancak instagram sayfamız için bir arşiv dökme çalışmasına giriştim. Üç sene kadar geriye giderek çoğu özgün olan tarifler ve mutfakta bizi bir adim daha sağlıklı kılabilecek ipuçlarını paylaşmak için kolları sıvadım. Takip etmenizi ve faydalanmanızı diliyorum.

Bu zaman zarfında takımımızda da başarılarının meyvelerini alan arkadaşlarım yine gücümüze güç kattı. Hedeflerine ulaşırlarken – disiplini – temiz mutfak alışkanlıklarını – aktif ve sportif yaşamı – su tüketmeyi Hayatlarına dahil ettiler.

Sizin için geçtiğimiz aylardaki en başarılı arkadaşlarımın öykülerinden seçkiler yaptım. Fırsat bu fırsat onlara kendilerinden bahsedeceğim bu post’u haber verirken son durumlarını da sorma şansı buldum. Aldığım haberler beni bir kez daha mutlu etti…

*** Ocak ayının yıldızı Nas’tı. Nas, Almanya’da Dortmund’da yaşıyor ve tam anlamıyla melez mutfak alışkanlıkları olan bir takim arkadaşımdı. Çalışmamıza baslarken ilk öğrendiğimiz şey etiketleri doğru okumak ve ön hazırlıklar yaparak bir sonraki güne hazırlanmaktı.  Çünkü Nas hem üniversitede son sınıfta hem de yarı zamanlı bir işte çalışıyor. Bu bakımdan “yetiştiremedim” gibi bir argümanı hayatımızdan elemek istedik. Ağustos’un sonunda başladığımız sağlıklı yasam yolculuğumuzda -20 kg ile yeni yılda korumaya uğurladık kendisini… Korumada olduğu 6 ay zarfında sporunu sürdürdüğünü, sürekli bir bahane ile kaçtığı sporun artik yaşamının ayrılmaz bir parçası olduğunu gururla anlattı bugün bana…

*** Şubat ayında korumaya uğurladığımız Ziynet hanim ise -17 kg ile yaşamında yeni bir sayfa açan takım arkadaşımız. Biliyorsunuz konu hep sadece kiloymuş gibi gelir oysa önemli olan bir programdan sonra elinizde ne kaldığıdır. Ziynet Hanim, yirmi yedi yıldır mutfağının patronu olan bir insandı. Bana bir defasında kontrol artik sende ve Taylan Hanım’da demişti. Oysa kontrol daima sizlerdedir. Taylan Hanim diyet listelerimizi hazırlarken ben de uygulatırken sizlere aşıladığımız temel şey mutfağınızı en sağlıklı biçimde yönetebilmenizdir. Ziynet hanimin da dediği gibi “peşin hükümlü olmadım ve tariflerinizden çok zevk aldım” Kendisi tıpkı Nas gibi Ağustosta bizimle çalışmaya başlamıştı. Taylan Hanim onun için menopoz surecine uygun menülerimizden hazırladı. Şubatta -17 kg ile koruma surecine hazırdık… Programımız tamamlandığında Ziynet hanım’ın mutfak repertuarı genişlemişti ve kesinlikle sağlıklı, pratik lezzetler hayatına dahil olmuştu.

*** Mart ayinin yıldızı emziren annemizdi. Aralık ayında takımımıza katılan sevgili Günay, çalışmamıza baslarken 55 günlük çiçeği burnunda bir anneydi. Kendisi sütünü arttıran ancak fazlalıklarından kurtulmasına yardımcı olacak menülerle sağlıklı yasam yolculuğuna başladı. Mart ayinin ortalarında, doğumdan önceki kilosuna ulaşmıştı ve Mayra bebek (maşallah diyorum) sadece anne sütüyle beslenen bir toramancık olup çıkmıştı. Bugün blogumuzdaki postta kendisinden ve Mayra’dan bahsedeceğimi yazdığımda “hala emziriyorum diye de yaz lütfen” dedi, “suyumu asla yanımdan ayırmıyorum ve gece emzirmelerimden sonra biraz çiğ badem ve kuru yabanmersini tüketiyorum” diye de ekledi. Afiyet olsun Günay  ve afiyet olsun Lokum Mayra… Tekrar kırk bir kere maşallah…

*** Hayriye hanim ise Nisan ayında 4 aylık çalışmamızı -15 kg ile tamamladığımız, önce sevgili kızı Burçin’in düğününde fit olma motivasyonu ile yola çıkan ama sonrasında bütün aileye sağlıklı beslenme alışkanlıkları aşılayarak programını tamamlayan bir takim arkadaşımızdı. Kendisinin menüleri insülin direnci ve tiroidi bulgularına göre hazırlanmıştı.

*** Mayıs ayında takımımıza yine harika insanlar dahil oldu. Her birinin süre giden ve hala yazılmakta olan bir başarı öyküleri var. Ancak size bu kez genç Nimet’ten bahsetmek isterim. Kendisi sadece Mayıs boyunca çalışmak istediğini kurtulması gereken 5 kilosu olduğunu söylemişti. Heildesheim, Almanya’dan takımımıza dahil olan Nimet 6 kilosu yağ olmak üzere 7 kg kaybetti. Çalıştığımız zaman dilimi kısa olabilir. Ancak kendisinin gram şaşmayan disiplini bizlere çok şey öğretiyor… En başta da siz gözünüzü hedeften ayırmadığınızda ve gidiş yolunuzu bulandırmadığınızda kendinize verdiğiniz sözü tutabiliyorsunuz.

Bu ay, yarından sonra size Dilek’in öyküsünü anlatacağım… -21 kiloluk adayış öyküsü. Yarin korumaya ayrılıyor ve Hatice abla ile hala süre giden ve şimdilik -11 kg ile koştuğumuz hipotiroidle savaş maratonumuzdan da haber vereceğim. Burada isimlerini anmadığım ve zamanı geldiğinde büyük bir gururla başarı öykülerini paylaşacağım takım arkadaşlarımın süreçleri bu işe  başladığım ilk günkü gibi beni heyecanlandırıyor…

Takımımıza diyet listeleri ile eşsiz katkısı için Dyt. Taylan Kumeli’ye teşekkür ederiz. #diyetidiyetisyenyazar

 Birlikte motivasyon ve disiplin inşa ederek hedefimize yürüdüğümüz takim arkadaşlarımı sevgiyle kucaklıyorum. Tekrar görüşmek üzere sevgili okurlarımız… Ezgi xxx Çalışmalarımız hakkında bilgi almak, başvurmak ya da erken kayıt avantajlarından yararlanmak için bize lütfen ezgikoroglu@gmail.com adresinden ulaşınız…

instagramdan bizi takip etmek için: elifezgiuzmansel

Tanıdık Sorunlara Yeni Çözümler…

Size, çok tanıdık gelen bir hikaye anlatacağım… Meselenin kilo almak ya da kilo vermek değil, meselenin disiplini kurmak ve betonlaşmış alışkanlıklarımızı değiştirmekle ilgili olduğunu içten içe bildiğimiz ve bazen yüksek sesle olmasa da yine içten içe kendimize fısıldadığımız bir hikaye bu…

Bazen her şey itiraf etmekle başlar, netleşmek ve çöpleri ayıklamakla devam eder, kararlılıkla sürer ve gelişmiş olarak tamamlanır. Bakalım, siz de bu itirafı bir yerden tanıyor musunuz?

“Defalarca başladım, bir çok yöntemle ilerlemeye çalıştım ama zihnimde sürekli “yapamazsın” diyen bir ses çınlıyor ve ben de ona katılıyorum…

Çünkü ne yaparsam yapayım, ya yarım kalıyor ya da bir şeyler beni kolaylıkla çeldiriyor. Aslında kavga ettiğim midem değil, zihnim… Bana verdiği emirler o kadar net ki, kendimi sürekli olarak yarı yolda bırakmama neden oluyor…

Keşke hedefimi netleştirebilsem…

Keşke hedefime ulaşırkenki yolumu netleştirebilsem… Ve kendimi yeniden yapılandırırken, hedefimi geliştirirken bundan hiç vazgeçmeyecek kadar motive kalabilsem… Bu mümkün mü? “

 

  • Kendinize karşı dürüst ve net olmak…

Bu, “ben nasılsa böyleyim” diyen boşvermiş bir itiraftan çok, değişime açık, kendisini sorgulamaya ve dönüştürmeye açık insanların başlangıç şeklinden söz ediyorum.

  • Hedefim nedir?
  • Kendimi şu an nasıl görüyorum?
  • Kendimi nasıl görmek istiyorum?
  • Beni engelleyen nedir? Adlı adınca neler benim engellerim?
  • Bu engelleri ortadan kaldırmak için ne yapmalıyım?
  • Bu engelleri ortadan kaldırmak için ne kadar süre uğraşmalıyım?
  • Ne kadar zaman alırsa alsın, kendime ve disiplinime olan algımı değiştirmek için çabalamaya hazır mıyım?
  • Kendinizi yeni halinizle hayal etmekten hiç vazgeçmeyin…

En yorulduğunuz zamanlarda bir yol ayrımına gelirsiniz. Bunu adlandıramaz ya da yanlış adlandırırsınız: Devam mı tamam mı?

Oysa aslında ağzında durduğunuz yol ayrımı: “eskiye geri mi döneceğim, yoksa kat ettiğim yola ihanet etmeyerek devam mı edeceğim?” Soruyu böyle sorduğunuzda vazgeçmekten vazgeçiyorsunuz değil mi?

neden kendi hayallerinizi somutlaştırmıyorsunuz?  Önce adını koyun, sonra yazıya dökün, sonra daima gözünüzün önünde olmasını sağlayın :)

neden kendi hayallerinizi somutlaştırmıyorsunuz?
Önce adını koyun, sonra yazıya dökün, sonra daima gözünüzün önünde olmasını sağlayın 🙂

  • Kat ettiğiniz aşamalara haksızlık etmeden, sabır ve sebatla devam edin, çünkü…
Aşamalarınızı daima kaydedin, Gülay hanımla kayıt tutmak bizim motivasyonumuzu daima arttırdı ve sürece olan katılımını diri tuttu.

Aşamalarınızı daima kaydedin, Gülay hanımla kayıt tutmak bizim motivasyonumuzu daima arttırdı ve sürece olan katılımını diri tuttu.

Bazı süreçler, zamana yayıldığında yola neden çıktığımızı unutabiliriz. Oysa ya hiç başlamamış olsaydınız? Bu bakımdan kayıt tutmak çok ama çok önemlidir. Nereden başladığınız ve ne kadar yol aldığınıza dair size ölçülebilir kanıtlar sunar. Blogda yer alan deftere benzeyen bir kontrol günlüğü tutabilir, ya da siz de takım arkadaşlarımla yaptığım gibi fotoğraflı bir arşiv oluşturabilirsiniz. Bunu yapmayı asla bırakmayın. Böylelikle kat ettiğiniz aşama size “az” gelse bile “ aslında kulağınıza şunu fısıldayacaktır “sen yola çıktın ve başlamak bitirmenin yarısıdır”

  • Mutlaka eğlenin…

Evet, bu disiplin ve ciddiyet gerektiren bir süreç çünkü işin uzamasından, yıllar içerisinde defalarca karşınıza çıkarak sizi yıldırmasından çok sıkıldınız… Bu oldukça anlaşılır bir şey. Ancak bu, eğlenmeyi unutacaksınız anlamına gelmiyor. Sadece eğlence algınızı yeniden tanımlamaya çalışın. Sürecinize dair yerine getirmeniz gerekenleri illâ mutsuz ve baştan savma “bitse de gitsek” mantığıyla yapmak zorunda değilsiniz. Bazen basit bir tabağı şölenle hazırlamak sizi tahmin edebileceğinizden çok daha motive eder. Ve ilk lokmanız ağzınıza girmeden önce doygunluğunuz gözlerinizle başlar.

‘Yemek için değil, tabağımı süslemek için bir sonraki öğünü bekliyorum’ diyen bir takım arkadaşım, bu durumun en güzel örneğini veriyor bize. Çünkü aslına bakarsanız, odak noktasına “ye ye ye” sloganını koyan da bizleriz, o tabelayı oradan kaldıracak olan da…

Mecburiyet mi şölen mi? Motivasyonunuz tercihinizle şekillenecek unutmayın...  Şimdi... Neyi tercih ediyorsunuz?

Mecburiyet mi şölen mi? Motivasyonunuz tercihinizle şekillenecek unutmayın…
Şimdi… Neyi tercih ediyorsunuz?

  • Kör yiyici değil, bilinçli tüketici…

Az sonra bir şeyler yiyeceksiniz… Neden tabağınıza ve sonrasında da bedeninize misafir ettiğiniz besinler hakkında bilgi toplamıyorsunuz? Neden oradalar, neden bir araya geldiler, neden o porsiyonda servis edilmeleri öneriliyor? Sizin hangi ihtiyacınızı karşılamak için önerildiler? Ya da siz neden böyle bir besini tercih ettiniz? Doğru kaynakları taramayı ve tabaklarınız size hükmetmeden önce sizin onlara hükmeden kişi olmanızı sağlayabilirsiniz. İçtiğiniz suyun bile bedenimize anlattığı bir şey var; yeter ki dinlemeyi tercih edelim… Peki, bu bize ne sağlar ve bu neyi engeller? Bu, yaşam boyu alışkanlıklarımızı oluştururken edilgen değil, etkin ve seçici olabilmemizi sağlar. Yani uzun vadede, kat ettiğiniz yolu korumanıza ve pekiştirmenize yardım eder. Neyi engeller? Doğru bilinen, ya da yapılagelen ve asla sorgulanmayan hataları, masum görünen tehlikelilerin yaşamınızda barınmasını engeller.

  • Üşenmek = “Kendim için bir şey yapacak değilim, başkası benim için bir şey yapar mı acaba?” demek mi?

“Kim hazırlayacak o yemekleri, şöyle dışarıdan söyleyebileceğimiz bir şeyler olsa…” Şimdiye kadar şikâyetlerinizin altında yatan şeyin, bu tutumunuz olmadığına emin misiniz?

“Evde zaten hazırlanan şeylerden kontrollü bir şekilde tüketsem olmaz mı?” Evde tüketilen şeyleri de reformize etmediğiniz sürece gerçekten kalıcı bir sonuç mümkün olabilir mi? Elbette, dışarıda da evde de az önce bahsettiğimiz gibi, bilinçli tercihler yapabilmeniz çok önemli. Hali hazırda var olan bir besini, ne kadar ve ne zaman tüketebileceğinize dair bilgilenmiş olmanız, bu konuda yeterince araştırma yapmanız size elbette çok yardım eder. Ama daha aktif bir sonuç, daha aktif bir değişim ve dönüşümden geçmez mi? Yani evet, mutfağınıza girmeli, her zaman yaptığınız şeyleri sorgulamaya başlamalı, hayatınıza yeni katılan bilgiler ve tariflerle yeme içme repertuarınızı zenginleştirmelisiniz. Bu, var olanları sonsuza kadar terk etmek anlamına gelmiyor; bu, onları kendi yararınıza dönüştürmek, bu dönüşümü gerçekleştirecek pratikleri yapmanız anlamına geliyor. O yüzden sevgili okuyucu: Üşenmeyiniz…

  • Zamanı anlamak.
zamana bakışınızı yenileyin.

zamana bakışınızı yenileyin.

“O kadar yoğunum ki, ben kim yürüyüş yapmak kim?” Demek, kendiniz için ayıracağınız bir saat ya da en azında bi kırk beş dakika size imkansız geliyor… Neden günün yirmi dört saat olduğunu anımsamıyorsunuz? Ya da başka bir şekilde söylersek 1440 dakikadan kırk beş, altmış dakika ayırmak neden gözünüzde büyüyor? Belki zamana yanlış bakıyoruz. Belki zamandan yiyoruz derken, o bizi yiyip bitiriyor. Sizi bunaltan ya da gözünüze imkansız gelen pek çok konunun aslında o konuya nasıl baktığınızla ilgisi olduğunu söylersem yeni bir şey söylemiş olmam. Ama sanırım bunu siz kendinize söylerseniz, belki içinizdeki yılgın insanı ikna edebilirsiniz.

  • Çevresel Faktörler

Kitabımızdaki motivasyon rehberini yazarken, hatırı sayılır bir bölümü bu konuya ayırmıştım. Aslında ilk maddeden itibaren siz de gördünüz ki, bu süreç ne kadar size dair. Fakat işin ilginç yanı insanlar size bu konuya dair sınırlarını bilmeksizin yorum yapabiliyorlar ve bu da sizi yavaşlatabiliyor, demoralize edebiliyor.

  • Aaaa ne kadar kilo aldın sen eskiden böyle değildin…
  • Bunlarla mı kilo vereceksin? Bu kadarla kalsa ben de kilo verirdim.
  • O kadar kilo verdin ki, çöktün resmen
  • Sen yine yapamazsın,
  • Etme eyleme sağlığından olacaksın.
  • Hala kalçada biraz var…
  • Vaktini bunlarla mı harcıyorsun
  • Aaaa, bu günlük de boşver canım, bak tadına şunların işte ne var. Hem sonra böyle olmaz ki, ille alırsın geri….

Uzayıp gidiyor… Fakat sizin bilmeniz gereken bir tek şey var… Herkes gidip kendinizle baş başa kaldığınızda gerçekten çok istediğiniz şeyin ne olduğunu ancak siz hatırlıyor olacaksınız. Neden bu yolu seçtiğinizi, nelerden şikâyetçi olduğunuzu, bu yorumların içinde samimi uyarılar kadar negatif, önyargılı ve hatta gerçek dışı yaklaşımların olduğunu da bileceksiniz. Eğer kendiniz için en uygun ve en doğru yolu bulduysanız ve buna yürekten inanıyorsanız, en büyük cevabı yolunuza devam ederek ve hedefinize sebatla ulaşarak verebilirsiniz.

Kısacası sevgili okuyucu, çoğumuz karanlıktan korktuğumuzu sanır ama aslında kendi ışığımızdan korkarız… Siz, kendi ışığınızdan korkmayınız… Bilakis, bu ışığın en doğru şekilde sizi aydınlatması için kendinize destek olmaktan vazgeçmeyip size yolunuzda pozitif adımlar attırabilecek öğretilere kapılarınızı açınız.

Sizin ışıltınız ne renk?

Sizin ışıltınız ne renk?

Kucak dolusu sevgiler

  1. Ezgi Uzmansel

İlham verenler :)

kendinize... etrafınıza... ışık arayan ve gerçekçi olan herkese...

kendinize… etrafınıza… ışık arayan ve gerçekçi olan herkese…

“Takımınızdan daha çok bahsedin, çünkü beni kendime inandırıyorlar” yazmış Feride mailinde…

Ben de başarı öykülerimizi asla es geçmiyorum, ne zamanki bir arkadaşım hedefine ulaşsa ya da “bu eşik aşılmaz” dediği bir eşiği aşsa hemen size yazıyorum.

Gebelikte kilo aldığımda, etrafımda bana ne yapamayacağımı söyleyen, geçmişten getirdikleri klişeleri tekrar eden onlarca insan vardı.

Onlara göre emzirirken diyet yapılmazdı. Bilinen anlamda, kalorisi çok düşük ve tek tip beslenmeye dayalı diyetler sadece emzirirken değil hayatımızın hiçbir alanında yapılmamalıydı zaten. Doğru bir beslenme listesinin içinde, eti, yoğurdu, sebzesi, meyvesi, kuru baklagilleri, kuru yemişleri olmalıydı… O zaman bu gerçeği onlara izah etsem de var olan kilom insanların daha çok konuşmasına neden oluyordu.

Onlara göre, bir daha asla eskisi gibi formda olamayacaktım. Onlara göre süt verebilmemin tek yolu yağlı ve şekerli beslenmemdi, onlara göre anne olan kadın yaşlanmaya doğumla birlikte başlıyordu…

Kilo verenlerin bebek bakıcıları, aşçıları, spor antrenörleri vardı (!!!) – tabii ya ne demezsin-

Onlar sürekli “yapamayacaklarımı” söylediler. Bunları söylerken ezberlediklerini yüzüme okumaktan, basit ve yavan akıl yürütmelerini tekrarlamaktan çekinmediler. Ben böyle anlarda tartışan biri değilimdir. Annemin metoduna, bilimselliğine, kendi irademe ve zamanın getireceklerine güveniyordum. Önceliğim evladımı emzirmekti… Hiç bilmediğim bir şeyi yapacaktım, zamanı yönetebilecek miydim, emin değildim. Onu da yaşayıp görecektim… Son aylarda ödem iyice başıma dert olmaya başladığında, normalin iki katı bir ebatım vardı diyebilirim. Yani hamilelikte kilo alan kadınların figüratif değil gerçek portresiydim.

İşte öyle anlarda, bana yapamayacaklarımı söyleyen insanları dinlemek bana hiçbir şey vermediği için dünyadaki başarı öykülerini araştırmaya başladım. Gebelik sonrası ya da değil, sağlıklı yollarla ve yeterli sporla kilo vermiş kişileri, ünlülerin değil, benim gibi evladına, evine ve işine aynı anda ve sıfır yardımla yetişmeye çalışan bir kadına hitap edecek öyküleri işaretledim. Çok çocuklu, yoğun tempolu insanların kilo verme öykülerini keşfettikçe benim rol modellerim bu isimsiz kahramanlar oldu. Vazgeçmeden kendisi için en doğrusunu araştıran, uygulayan, vazgeçmeyen ve çevresine ışık saçarak bildiklerini paylaşmaktan çekinmeyen insanlara duyduğum saygı bana güç veriyordu.

Üstelik benim birkaç avantajım daha vardı, hayatımın çok büyük bir kısmını sağlıklı beslenmenin teorik ve pratik olarak yaşandığı, öğretildiği, öğrenildiği ve uygulandığı bir atmosferde geçirmiştim. Dünyadaki en iyi hocaların konuşmalarını, derslerini birebir dinleme şansım olmuş, çok iyi şeflerin mutfaktaki yaratıcılıklarına bizzat şahit olmuştum. Sürekli bir öğrenme halindeydim… Dahası annem gerçekten işini iyi yaptığına inandığım birkaç diyetisyenden biriydi. Çocukluğumuzdan itibaren yeme içmeye dair sorduğumuz tek bir soru bile havada asılı kalmamış, daima en bilimsel, en keyifli yanıtlarla doyurulmuştuk. Belki de yaşamımda beslenmemin kontrolünü en çok yitirdiğim, mecburiyet ve özel durumumla da iyice sıkıntı yaşadığım bu anın içinden çıkmanın yolu bildiklerimi ve yeni öğreneceklerimi harmanlamaktı… Benim ışığım, ilham kaynaklarım ve “ben de yapabilirim” dememi sağlayan insanlar asla vazgeçmeyen ve başarı öykülerini yazan insanlardı… Bu başarı öykülerinde kendi gerçeklikleri, zaafları, zorlanışları da vardı. Ama asla vazgeçmiyorlardı… Her zaman benim içinden geldiğim ekolü benimsiyor da değillerdi ama daima bilimsel, gerçekçi, sürdürülebilir ve sağlıklı olana yöneliyorlardı. Kendilerini geliştirmekten asla çekinmiyorlardı. Söylesenize, bu nasıl ilham verici olmasın?

Bu yüzden başarı öyküleri benim için çok ama çok özeldir. Feride’nin mailinde yazdığı seslenişin ne anlama geldiğini çok iyi anlıyorum… Feride’nin mailini okuduğum esnada, bir sonraki başarı öyküsü geldiğinde bunu Feride’ye ve azimden ilham alan herkese adayacağım demiştim… Bu post, onlara armağan olsun…

Şu an yazma şansım oluyor… Bugün size Eda’dan bahsetmek istiyorum. Daha önce sürecimiz esnasında kendisiyle tanıştırmıştım ancak şimdi hedefine ulaşma öyküsünü anlatma vakti geldi…

eda başardı...

eda başardı…

Eda’nın başarısını instagram sayfamda duyurduğumda şöyle not düşmüşüm, sizinle buradan da paylaşıyorum:

“Bugün alkışlar Eda’ya… 70.4 kilodan 57 kiloya kadar sürdürdüğü azmine. Azim diyorum çünkü Eda, Irak Erbil’de bir şantiyede çalışan bir mühendisti (9 ağustosa kadar böyleydi) Oradaki fiziksel koşullar itibariyle sporumu yapamam DEMEDİ. Ben bu malzemeyi bulamam olmaz bu iş DEMEDİ. Onun yerine “sporumu yapmamın başka yolu var mı?” dedi, “bulamadığım yiyecekler bunlar, başka alternatifleri var mı?” dedi. Hedefinin adına “57” dedi ve ne bir eksik ne bir fazla… Tatiline kadar kendisine zaman tanımıştı. 3 aylık bu sürede en küçük bir kaçamak yapmadan ve elbette molalar da alarak ama emeğimize ihanet etmeden bu işi bitirdi. Ben ona sadece sevgi değil bu sözünü ettiğim azmi nedeniyle çok büyük bir saygı da duyuyorum. Programımızın koruma fazına geçti. Taylan Kümeli’nin sadece danışanlarıma özel hazırladığı listelerle ve bendenizin koçluğunda biz Eda ile ağırlıklarımızdan kurtulduk…”

Yoğun temponuz, fiziksel uygunsuzluklar ya da beslenmenizde bir türlü çözemediğiniz tıkanıklıklar sizi yıldıracak gibi olabilir. Ama her zaman başka, iyi ve doğru bir yolun olduğunu kendinize anımsatın lütfen… Kendinizden asla vazgeçmeyin, geçmişteki denemelerinizde olup biten başarısızlıklarınızı geleceğinize fatura etmeyin, yine aynısı olacak demeyin…

Doğru beslenme, yani şimdi kullandığımız anlamda rejim değil, yeme ve mutfak tarzımızı ifade eden diyet, uzman diyetisyenin elinden size en uygun kriterlerle çıktığında sizi ve yapınızı orantılı olarak şekillendirmeye, sağlıklandırmaya ve sizin için sağlıklı olan kiloya doğru sizi harekete geçirmeye başlar. Geçtiğimiz günlerde bir diyetisyen hocamız buna dair çok güzel bir not yazmıştı, aradım fakat bulamadım ancak aklımda kalan, yeme içmemizin bizim sağlığımız açısından neyi aradığımıza bağlı olarak biçimlendirilmesi gerektiği idi…

Gerçekten iyi beslenme, size sağlıktan ve dolu dolu yaşamdan başka bir şey vermez zaten. Etrafınızda sağlıklı yiyerek ideal kilosuna gelen insanlarla, gözü kapalı bir şekilde kilo vermek için her şeyi yapan insanları kolayca ayırt edersiniz. Fiziksel ve psikolojik olarak kolayca gözlemlenebilir bu…

Eda, kendi başarı öyküsüne şu önemli notu düşmüştü: (instagram sayfamda da görebilirsiniz)

image_1

“En büyük endişemdi yüzümün çökmesi, çünkü yüz, gerçekten yaş tayininde en önemlisi. Ama o kadar orantılı kilo verdim ki, hem kollarım inceldi, hem de asla incelmez dediğim bacaklarım. Hem yüzüm küçüldü hem göbek kısmım inceldi…”

Küçülen, daralan, incelen yapımız sağlıklı ve doğru beslenmede son derece orantılı olarak ilerler… Bu da göstergelerden yalnızca bir tanesi… yani çökme yoktur küçülme vardır, sarkma yoktur incelme ve daralma vardır, orantısızlık yoktur bütünsellik vardır.

Az sonra son 8 kiloluk viraja girdiğimiz Deniz’in de fotoğrafını paylaşacağım… 66.3 ile başladığımız yolculuğumuzda 56 kilodayız şu an… Bu fotoğraflar ise 64-56 kg aralığında yani 8 kiloluk bir fark varken çekildi… Ancak incelme daha da fazlası varmış gibi gösteriyor. Bu da son derece orantılı giden ve yağ kütlesi olarak kaybedilen kilonun işareti…

Deniz 10 kg verdi. Elimizdeki bu 2 fotoğrafta ise 8 kilonun farkı görülüyor. Oysa incelme ve şekillenme muhteşem...

Deniz 10 kg verdi. Elimizdeki bu 2 fotoğrafta ise 8 kilonun farkı görülüyor. Oysa incelme ve şekillenme muhteşem…

Ben takımımdaki arkadaşlarımın her defa kendi hikayeleri içindeki zorlukları ve güzellikleri; imkansızlıkları ve olanakları aynı anda okuyabildiğimizde başarılı olacağımıza inandım… Elbette kendi emeğinizi çöpe attığınızda hep söylediğim gibi kimse eğilip o emeği sizin için çöpten almaz ama iyi bir takım arkadaşı ve doğru bir rehber o emeğin daima kıymetlenmesi ve çöpe gitmemesi için size omuz verir ve doğru yolu gösterir.

İşte bu yüzden yolumuza 76.8 ile çıkarken gram bile kıpırdamayacağını düşünen ama bugün 68.2’ye merhaba diyen Aylin’in başarısı ikimizin arasındaki iletişimin ve bilimselliğin başarısıdır. Tülay’ın 71.5’tan 66.0’ya gelişi, Şeyda’nın bugün 76.7 ile başlayan yolculuğunda 63’ü görmesi, Burcu’nun 60’tan 55’e gelişi, Güzide’nin emzirirken 72.5 ile başlayıp 64 ile devam eden süreci yazılmakta olan başarı öyküleridir ve inançla, azimle, “yapamayacaklarımızı” değil “yapabileceklerimizi” fark ettikçe yazılmaya devam edecektir…

Ben onlara inanıyorum. Ben vazgeçmeyenlerin öykülerinin, azimli olan herkese ışık tutabildiğine inanıyorum.

Kucak dolusu sevgiler

Elif Ezgi Uzmansel


			

Seni Bekliyoruz Güzel Ramazan

Hoşgeldin Ramazan

Hoşgeldin Ramazan

Daha önce Ramazan’la ilgili bir yazı paylaşmış ve şu notu ilave etmiştim:

“Ramazan bir nefis terbiyesidir bence, bir ziyafet vesilesi değil… Öğretiyi anlamak, ibadeti makbul kılacaktır diye düşünenlerdenim. Eh güzeller güzeli ramazan, hoşgeldin 🙂

Her Ramazan’da bu öğretiyi bir an olsun aklımızdan çıkartmadan sofraya oturmak dileğiyle…

Gelin Ramazan listemizi yeniden paylaşmadan önce bir kaç ayrıntıyı konuşalım…

SAHUR: Açlık sürenizi iyice uzatmamak, vücudunuzda “kıtlık algısı” başlatmamak ve bu kıtlık algısının yediği ilk şeyi kilo olarak depolamasını engellemek için AMA EN ÖNEMLİSİ bu geleneğin bir parçası olduğu için lütfen sahura kalkın…

Sahurda gazlı ve asitli içeceklerden katiyen kaçınmalısınız, basit karbonhidratlar ise sizi o an şişiren ancak sonra daha çok aç hissetmenize neden olan besinlerdir. Ayrıca o saatte yediğiniz ağır bir yiyeceğin metabolizma hızınızın azalması nedeniyle yağ olarak depolanması büyük olasılıktır. Şu durumda kan şekerinizi dengeleyecek gıdalardan yana tercihinizi kullanın. Süt grubundan seçtiğiniz uygun porsiyonda bir besine, bol sebzeli bir yumurta ilave edebilir; 1 küçük dilim de esmer ekmek tüketebilirsiniz…

SİNDİRİM SORUNLARI VE PEKLİK (KABIZLIK) MI VAR?

Sofranızdaki yemekleri ağır yağlı, şekerli, yukarıda sözünü ettiğimiz gibi oruç açmaktan çok ziyafet kurma fikrine hizmet eden iftariyeliklerle açmak yerine; bol lifli; sebze ve sıvı ağırlıklı yemek seçenekleri ile donatınız…
Lütfen yemeklerinizi tükettiğiniz ısı oda sıcaklığı olsun, uzun süredir yemek yemediğinizi, boş mideye girecek besinin çok sıcak ya da çok soğuk olmasının gaz oluşturabileceğini unutmayın…

Yemeklerinizi açlığın verdiği heyecanla hızlı tüketmeyin, sakince lokmalarınızı tüketin… Bol çiğnemeye çalışın…

Ramazan sofralarında ille kolalı içecek olacak çünkü hazmı kolaylaştırır yalanına inanmayın… Aynı şekilde süt ürünleri mesela ayran da içerdiği laktoz sebebi ile gaza neden olabilir… Asitli ve gazlı içecekler ise şişmiş bir karın ve peklik sebebidir. Onun yerine meyve ve bitkilerden elde edilmiş şekersiz komposto ve şerbetler daha çok işinizi görecektir.

Ortadoğu ve arap ülkelerindeki hazmetme unsurlarından faydalanın… Önce çorba içer, araya 1,5 saat koyup sonra bir öğün daha yaparlar bu yöntemle gün içinde kaçırdığınız öğünleri de telafi edersinir. Ayrıca  bu iki öğün arasında yeşil kahve ya da yeşil çay tüketirler… Siz de yeşil çayınıza tarçın ilave edip açlığın neden olduğu baş ağrısından uzaklaşabilirsiniz. Ayrıca optimal düzeyde kafein alımı hem baş ağrınızı düzenler hem de bağırsak hareketlerinizi hızlandırır…

Bağırsaklarım adeta durdu diyorsanız, siz de biliyorsunuz ki hacmini dolduracak kadar beslenmedik… Ama posalar, alındıktan sonra hacmen büyürler ve hiç kalorileri yoktur. Şu durumda bol bol lifli gıda tüketin…

SON NOT: Lütfen her şeyi bir arada yemekten kaçının…

Sevgiler

Sahurda (Kahvaltı yerine)

1. Seçenek: Yağsız kepekli tost (İki dilim light ekmek ve bir kibrit kutusu peynir)

2. Seçenek: Bir su bardağı ayran veya diyet süt, domates, salatalık, maydanoz. Yatarken bir porsiyon meyve (muz, incir, üzüm ve kavun hariç)

3. Seçenek: Doyana kadar, bir yemek kaşığı sıvı yağla yapılmış sebze yemeği, salata, 200 gr diyet yoğurt ve bir dilim kepekli ekmek

4. Seçenek: Altı yemek kaşığı pilav, makarna, salata, 200 gr diyet yoğurt (haftada bir iki kez bu mönüyü uygulayabilirsiniz.)

İftar saatinde:

  • Bir su bardağı su ile orucu açın.
  • Bir orta boy pideyi sekiz dilime bölüp, bir dilimini alın.
  •  Bir kibrit kutusu peynir, iki dilim hindi pastırma ve bir adet zeytin yenilebilir.
  • Ardından bir kâse çorba, doyma hissi yoksa, bir kâse daha içilebilir.
  •  İftarı dışarıda yapıyorsanız, küçük porsiyonlar halinde ikram edilenlerden alınabilir.

İki saat sonra

1. hafta: Doyana kadar etli ya da etsiz sebze yemeği ve 200 gr yoğurt.

2. hafta: İki gün; doyana kadar sebze yemeği ve 200 gr diyet yoğurt.

Üç gün; 100 gr ızgara et, tavuk, köfte ya da ton balığını tercih edin, yanında salata olsun.

Bir gün; bir yumurtalı menemen veya ıspanaklı omlet hazırlayabilirsiniz, yanında 100 gr diyet yoğurt.

Bir diğer gün; sekiz yemek kaşığı barbunya, yeşil mercimek, nohut, kuru fasulye gibi bir yemeğin yanında salata ve 100 gr diyet yoğurt.

3. hafta: 2. hafta gibi olacak.

4. hafta: 2. hafta gibi olacak.

İki saat sonra: Yarım paket bisküvi veya bir porsiyon meyve ve bir adet diyet bisküvi.Veya masum bir tatlı: 1. Elma tatlısı: Bir orta boy elmanın kabuklarını soyduktan sonra ortadan ikiye bölün ve üzerine tarçın serpip fırınlayın, piştikten sonra üzerine bir tatlı kaşığı ceviz serpip, bir top diyet dondurma koyup afiyetle yiyin.

2. Diyet sütlü güllaç: Diyet sütü ısıtıp, bir börek dilimi kadar güllaç yiyebilirsiniz.3. Diyet sütlü muhallebi

4. Üç top diyet dondurma

5. Bir kâse diyet sütle yapılmış diyet puding

6. Bir kâse meyve salatası (bir kivi, elma, armut, ananas, bir top diyet dondurma)

(Bu yazı Taylan Kümeli’nin yayınlanmış gazete yazılarından alıntıdır.)

On kilo gider, gençlik geri gelir…

Terzi kendi söküğünü diker konulu fotoğraf :))  Şakası bir yana, eşim Deniz Uzmansel'in 1 ayda 10 kg vererek ideal kilosuna gelme öyküsünün özeti bu fotoğraftır :)

Terzi kendi söküğünü diker konulu fotoğraf :))
Şakası bir yana, eşim Deniz Uzmansel’in 1 ayda 10 kg vererek ideal kilosuna gelme öyküsünün özeti bu fotoğraftır 🙂

Beni tanıyanlar bilir, mutfakta ben olduğum sürece pişirme tercihimi daima hafif ve temiz olandan yana kullanırım. Çöp besinler yakınıma yöreme uğramasın isterim zira o sevimli ve parlak görünüşlerinin ardından sadece kilo olarak değil aynı zamanda başka zararları ile geri dönerler… O yüzden mutfak benim için her anlamda hafif olarak kalması gereken bir yerdir.

Birlikte sofraya oturduğumuz kahvaltılar ve akşam yemekleri dışında, eşimin gün içinde ne yediğine dair fikir sahibi değildim. Dahası bunu sormak ona karşı yapılmış diktatörce bir eylem gibi gelir bana. Ben sağlıklı beslenme yolunu tercih ettiğim için o da aynı yoldan gelmeye MECBUR değil. Herkes kadar onun da zararlı olanı tercih etme hakkı var zira… Ben de bu hakkına saygı duydum. Asla gün içinde “ne yedin, neden yedin?” diye sormadım. Benden fikir almak istemedikçe ona bildiklerimi ya da doğru olduğunu öğrendiklerimi dikte etmedim. Bunu faşistçe ve oldukça boğucu buldum. İşimizi kendi hayatlarımız üzerinde bir tür egemenliğe dönüştürme fikri ne kadar itici düşünsenize… Sırf ben, profesyonel olarak insanlara disiplin kurmada yardımcı oluyor ve bu işi yapıyorum diye ya da kendi adıma hafif beslenmeyi, sporla yaşamayı rehber edindim diye bunu  diretmek… Sizce de bu iş o zaman keyfini ve saygınlığını yitirmez miydi?

Bence yitirirdi… İnsanlar sizden fikrinizi ve yardımınızı istemeden buna zorlamanız bence kabul edilebilir değil…

Ancak geçen ay, kendisinin “ben çok göbeklendim, haydi bir şeyler yapalım” demesiyle sazı elime aldım. Kurallarım ve gidiş yolumuz belliydi. “Madem birlikte bu işin üstesinden geleceğiz o halde bana gün içinde neler yediğini söyleyerek işe başla…” dediğimde duyduklarım dudak uçuklatacak cinstendi. Bir yandan dinliyor, bir yandan da kendi bedenine neden böyle bir ağırlık yüklediğini anlamaya çalışıyordum…

Reçetelerimiz belliydi; tamamı özgün, lezzetli ve besin değerleri yüksek ama glisemik indeksleri düşük tariflerden oluşan Taylan Kümeli listeleri bizim yol haritamız olacaktı… Bir anlamda göbekli damat, kayınvalidenin eline düşmüştü işte : )

Önce ödemlerden kurtulmak için en uygun listeyi seçtik… Sonra yağlardan kurtulacaktık… metabolizmamızı hızlandıracak ve kötü alışkanlıkları da ayıklayacaktık…

Deniz, listelere son derece sade ve net bakıyordu, bu da ona çok yardım etti. Söz gelimi ona önerilen bir yiyeceği “listede yazmıyor ki” diye basit bir yanıtla geri çevirebiliyordu. Sanırım bu dolaysızlık erkeklere özgü bir şey 🙂 … Bir sabah oğlumuzun kahvaltısını hazırlarken tadımı yapmak için bile beni çağırdı. Yani evet, listeler sınırlarını çizmişti ve bu sınırlar belirleyiciydi.

Bana sıkça, hayretle sorduğu şey şuydu: “Bu kadar doymama rağmen kilo verecek miyim?”

Kendisi bir hekim… Sorduğu en basit sorudan en karmaşık olana kadar listelerimizin belli bir formül sistemi gibi olduğunu anlıyor, bunu anladıkça dışına çıkmayı çok anlamsız buluyordu. “Zaten öyle tokum ki, neden başka bir şey yemek isteyeyim?” diyordu.

Bu da daima söylediğim “Açlık doğanıza aykırıdır, o yüzden bu listeler sizi doyuracak yeterli besinlerle hazırlanır. Ama ne ile doyduğunuz önemlidir” ilkesini ispat ediyordu.

Bütün öğünlerini önceleri ben hazırlıyordum, daha sonra kendisi de bu hazırlık sürecine dahil olmak istedi. Tarifleri, kombinasyonları ve yiyeceklerin bir araya geliş şekillerini gördükçe daha da heyecan ve motivasyonla sürece katıldı…

Kiloları kaybettikçe “Koruma sürecimde, işe giderken yanımda salatalık götürebilirim. Kuru meyvelerden alabilirim, açlık hissettiğimde marul yiyebilirim, meşrubat yerine meyve+bitki karışımlarımızdan içebilirim” demeye başladı. Tariflerin yalnızca sağlıklı değil aynı zamanda lezzetli oluşu; damak tadına hitap ederken bir yandan da ideal kilosuna ulaşmasına yardım etmesi onu ikna ediyordu.

Hedeflediğimiz gibi 1 ay içinde 10 kilodan kurtulduk.

Korumaya geçtik. Besinleri nasıl tüketeceğimize dair sürekli konuştuk. Karşımda gönüllü bir dinleyici ve istekli bir öğrenci olunca, besinlerin nedeninin, nasılını anlatmak benim için oldukça keyifli bir sürece dönüştü.

Eğer kendisini yeme içme konusunda sürekli baskılayan ve bildiklerimi üzerinde denemeye kalkan (buna mecbur eden) birisi olsaydım; bu süreci böyle keyifli yönetebilir miydik emin değilim…

Kilo alma özgürlüğüne saygı duyduğum gibi, kilo verme kararına da saygı duyup bütün bildiklerimle destek olup yanında oldum…

Sonuç dediğim gibi, 1 ayda giden 10 kg; 2 beden incelme, kas kaybı olmadan, tok ve firesizce verilen bütüncül kilolar ve 10 yıl önce tanıdığım adamın suretine yeniden kavuşma…

Ben kendisine katılımcılığı, uyumu ve disiplini için; ona gösterdiğim yolda bana duyduğu pürüzsüz saygı ve takip edicilik için teşekkür ederim.

Annem Diyetisyen Taylan Kümeli’ye de muhteşem lezzetli tariflerle donanmış, özgün ve birinci sınıf listeleri için teşekkür ederim…

Karar vermek, adını koymak, inanmak ve doğru yol arkadaşları/ doğru metotlarla yola çıkmak… Bu işin sırrı budur…

Bize tebriklerini gönderen, destekleyen, yüreklendiren ve güzel sözlerini esirgemeyen herkese de yürek dolusu sevgiler .

Elif Ezgi Uzmansel

Sevgili Okurlarım;

Sizinle geçen hafta arkadaşlarımın kilo verme serüvenlerini paylaşmıştım… Daha sonra sizden gelen ve “bizi yüreklendirdi, bizi motive etti, lütfen sıkça yaz” istekleri üzerine bu hafta da günlük bildirimler üzerinde durmaya karar verdim…

Takım arkadaşlarımla gün içinde sıkça iletişim kuruyoruz… Bizler için kırılma noktaları var; dönüm anları, kendimizdeki değişimleri hissettiğimiz o güzel noktalar…

İşte bunlar bize “devam et, doğru yoldasın” sinyali veren ışıklar…

En aşılmaz dediğimiz, ayağımıza takılır, bu eşikten geçemem dediğimiz tümseklerden geçip gitme noktalarıdır… vazgeçmeyişimizin meyvelerini aldığımız ve bunu bütün samimiyetimizle hissettiğimiz anlar…

İşte sizinle bu hafta onları paylaşacağım…

Konumuzla ilgisiz olan ve diyaloglarımızın özel kısımlarını ayıklayarak sizlere güç ve motivasyon olacak parçalarını paylaşmak istiyorum…

Güç ve azim bulaşıcıdır, size de bizden güç ve azim bulaştırmak istiyorum.

Herkesi sevgiyle kucaklıyorum…

Ahuyla direnç haftalarında bile incelmeye devam edince ondan gelen bu mesaj beni çok mutlu etmişti :))  Baskül dursa mezura durmuyor anlayacağınız :))

Ahuyla direnç haftalarında bile incelmeye devam edince ondan gelen bu mesaj beni çok mutlu etmişti :))
Baskül dursa mezura durmuyor anlayacağınız :))

Kendinize baktığınızda uzun zamandır alıştığınız ama sizi bir yandan mutsuz eden, değiştirebileceğinize olan inancınızı kaybettiğiniz o görüntü değişir. Her şeyden önce, yüzünüzde hafif bir gülümseme vardır artık. Bu paha biçilemez… Evet… pantolonlar terziye gidecektir doğru, ama tadilat hiç bu kadar zevkli olmamıştır :))

Hiç gitmez dediğiniz "bölgesel" sorunlar aslında "bütüncül" bir kilo verme sistemi ile yavaş ve kalıcı olarak değişim göstermeye başlar... Bu da kendinizden umudu kesmeyin sinyalidir aslında...

Hiç gitmez dediğiniz “bölgesel” sorunlar aslında “bütüncül” bir kilo verme sistemi ile yavaş ve kalıcı olarak değişim göstermeye başlar… Bu da kendinizden umudu kesmeyin sinyalidir aslında…

Evet… “Bölgesel şikayetler” aslında “genel sorunların” ürünüdür… Elbette yatkınlıklarınız belirleyicidir ama doğru beslenme ve spor haritası çizerek bu işin içinden çıkabilirsiniz… Bu kalıcı olan çözümdür…

En son ne zaman içine sığdığımızı güçlükle hatırladığımız giysiler bol gelmeye başlayınca "ben yapabiliyorum" duygusu sağlıklı yaşama dört elle sarılmanıza yardımcı olur

En son ne zaman içine sığdığımızı güçlükle hatırladığımız giysiler bol gelmeye başlayınca “ben yapabiliyorum” duygusu sağlıklı yaşama dört elle sarılmanıza yardımcı olur

Sağlıklı yaşam serüveninize başladığınızda 5 yerden geri bildirim alırsınız:
1- Baskülden 2- Aynalardan 3- kıyafetlerinizden 4- sizi uzun süre görmemiş insanlardan 5- kan tahlillerinizdeki düzelmelerden. Ve bunların herbiri size “iyi ki” dedirtiyorsa, doğru yoldasınız demektir.

"Diyet çok keyifsizdir" önyargısı sizi ürküttüğünde ve aslında sağlıklı beslenmenin bilinen diyetlerle ilgisi olmadığını görünce sürecinize dört elle sarılırsınız...

“Diyet çok keyifsizdir” önyargısı sizi ürküttüğünde ve aslında sağlıklı beslenmenin bilinen diyetlerle ilgisi olmadığını görünce sürecinize dört elle sarılırsınız…

Sevgili Azeri danışanım Gülşen listesini sevip benimsediği ve bu listeyle keyifle ve ağız tadıyla yapacağına inandığı için “listesine tam uyacağına” kanalize oldu ve söz verdi ve bu sözü tutmaması için hiçbir neden yok aslında 🙂

"asla, asla demeyin" sevgili okurlar... :)

“asla, asla demeyin” sevgili okurlar… 🙂

Kendinize, yeni bir “siz” armağan etmenizin en büyük ödülüdür o “moral” !!! Mutlu insan, bedeniyle barışmaya başlayan insandır…

Omuz omuza, tastamam bir takım gibi hissederek devam etmek gerçekten çok keyifli... Siz de size inanan, size yardımcı olmak için istekli olan insanlarla bu yola çıkın...

Omuz omuza, tastamam bir takım gibi hissederek devam etmek gerçekten çok keyifli… Siz de size inanan, size yardımcı olmak için istekli olan insanlarla bu yola çıkın…

Yol uzun ama yol arkadaşı sizin kadar istekli ve inançlıysa; size sizin kendinize güvendiğiniz kadar güveniyorsa bu iş kaçarı yok olur…

Kendimiz için en uygun olan yolu keşfetmek de bize pozitif geri dönüşler sağlayacaktır. Alkali metot, TK Sentez metodu, ya da başka bir metot... Yeter ki bilimsel olsun... Kendiniz için en uygun gidiş yolunu bulmanızdır en önemli olan...

Kendimiz için en uygun olan yolu keşfetmek de bize pozitif geri dönüşler sağlayacaktır. Alkali metot, Taylan Kümeli Sentez metodu, ya da başka bir metot… Yeter ki bilimsel olsun… Kendiniz için en uygun gidiş yolunu bulmanızdır en önemli olan…

İşte sevgili okurlarım…

bu hafta sizi olumlu olarak etkilesin, fişeklesin ve canlandırsın diye seçtiğim geri bildirimler… Umarım siz de kendinize, bedeninize ve iradenize inanırsınız…
Sevgiler

İpek, Koza ve Kelebek

Sizinle daha önce (yazılarımda) takım arkadaşlarımı tanıştırmıştım…

Onların serüvenlerinde kat ettikleri yolları anlatmış, size onlardan söz etmiştim.

Bugün kendilerinin de müsaadesiyle, kendi seçtikleri fotoğraflarını sizlerle paylaşmak istedim. Ve bu fotoğraflar eşliğinde başarı öykülerini sizlere anlatmak istedim.
Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Öncelikle kendilerine ve bedenlerine bu iyiliği yaptıkları için…

Vazgeçmedikleri için, yaşamın zorlayıcı yönüne rağmen devam ettikleri ve yılmadıkları için…

Rabia 24 kiloluk bir kayıpla sağlığına ve şu andaki formuna kavuştu. Son 8 kilomuz kaldı...

Rabia 24 kiloluk bir kayıpla sağlığına ve şu andaki formuna kavuştu. Son 8 kilomuz kaldı…

Rabia ile serüvenimiz başladığında kendisi 91 kiloydu… Bu sabah çektiğimiz fotoğrafta 67 kilo

Rabia’da şahit olduğum şey, kendi nefsine söz geçirmenin ve meyvelerini gördükçe rehavete kapılmak yerine dört elle sarılmanın güzelliğiydi. Kendisi ile 59 kilo için sözleştik. O hiçbir zaman “amaaan nasılsa ben 24 kilo verdim bu bana yeter” demedi… Bu yola çıkarken kendisine ne söz verdiyse bu sözü tutabilmek için hedefe ulaşana kadar devam ediyor.

Ayça 8 kiloluk bir kayıpla yola devam ediyor. Bu arada bebeğini emzirmeyi sürdürüyor

Ayça 8 kiloluk bir kayıpla yola devam ediyor. Bu arada bebeğini emzirmeyi sürdürüyor

Ayça ile yola çıkalı henüz 1,5 ay oldu… Kendisi emziren bir anne… Aynı zamanda çalışıyor ve bir de üç yaşında bir kızı daha var. 1,5 ay zarfında bebeğini emzirmeye devam ederken 8 kiloya veda etti. Zannetmeyin ki bütün olanaklar onun önünde… Zannetmeyin ki, oldukça rahat bir ritmi var… Bilakis, fırsatları önünde bulan değil fırsatları oluşturan bir kadın o… Benim tanıdığım en azimli ve kararlı insanlardan. Ben ondan, bir yola çıktığımızda her şeye rağmen devam edilebileceğini öğrendim. Hedefimiz 55 kilo olmak, yolumuz uzun ve bize onun bu kararlılığı eşlik ettiği müddetçe her şey yolunda olacak inşallah 🙂

Funda bir ayda 5 kilo hedefini tutturdu :)

Funda bir ayda 5 kilo hedefini tutturdu 🙂

Funda bir insanın kendisine biçtiği hedefe ulaşmanın diğer ismi oldu benim için. Birlikte yola çıkarken 1 ayda 5 kilodan kurtulmak üzere sözleşmiştik. Ancak kendisi ne yazık ki, birlikte başlamadan önceki üç hafta zarfında direnç kilosundaydı. Tartısı milim kıpırdamıyordu. Sonra biz tanıştık… Funda tam 1 ayda kendisine verdiği sözü tuttu. Takım arkadaşlığımız esnasında, iki çocuklu bir anne olan Funda’dan şunu öğrendim: “Yürüyüş yapma şansın yoksa arabaları bir köşeye bırak ve her yere yürüyerek git” Günde 16bin-17bin adıma kadar çıkan çizelgesi kilo verme serüveninde ona en çok yardımcı olan etken diyebilirim.

72 kilo ile başlayan ve 12 kiloya veda ederek yerini sağlıklı alışkanlıklara ve korumaya bırakan süreçte benim kazancım Duygu gibi bir arkadaş edinmekti...

72 kilo ile başlayan ve 12 kiloya veda ederek yerini sağlıklı alışkanlıklara ve korumaya bırakan süreçte benim kazancım Duygu gibi bir arkadaş edinmekti…

Duygu benim Mersin’deki ilk danışanlarımdan… Şimdilerde kendisiyle takım arkadaşlığından çok, yakın arkadaşlığımız var artık. O, kendisini mutsuz eden ve 10 yıldır başına musallat olan 12 kiloyu vermekle kalmadı. 7-8 aydır düzenli yürüyüş alışkanlığını edindi ve ulaştığı kiloyu korumayı başarıyor.

Deyim yerindeyse, Aslı ile üç haneli sayıların totosuna tekmeyi bastık, obezite riskini hayatımızdan şutladık, ve dümeni hedefimize yani "65"e kırdık

Deyim yerindeyse, Aslı ile üç haneli sayıların totosuna tekmeyi bastık, obezite riskini hayatımızdan şutladık, ve dümeni hedefimize yani “65”e kırdık

Benim canım Aslım’a gelince… Kendisi bir doktora öğrencisi, tezinin son aşamalarında ve uykusu ve sosyal hayatı konusunda inanılmaz fedakârlıklar yaparak kendisini tezine adamış durumda… Dahası basitçe televizyon dahi izleyemeden, soluklanmadan bir günü diğerine bağlıyor… Onu tanıdığımdan beri böyle. Kendisine zaman ayırmayı seçtiğinde ise bunu yürüyüşünü yapmak için kullanıyor. Şimdiye kadar diyetini hiç aksatmadı… Tez sürecinde ne yazık ki onun yakasına yapışan zorluklar olmuş, insülin direncinden tutun da, hafif hipotiroidiye kadar… Dahası o, bir zaman gelip kendisini kilolarca tatlı yerken bulduğunu anlatmıştı… Bütün sosyalliğini ve rahatlama unsurunu yeme içmeye indirgediğiniz mücadeleli zamanlar olur; Aslı da bunu yaşamış ama değiştirmeye ahdetmişti… Bugün onunla çıktığımız yolda üç haneli sayılardan kurtulmamız, sürecimize başladığımızdan beri kendisinin asla ama asla diyetini aksatmamasının eseridir. Yolumuz uzun, ama görüyorsunuz ya, biz doğru yoldayız…

Elverişsiz diye bir şey yoktur...  Eda bunun ennnn güzel örneği. Canım Eda :) Ben onu çookk seviyorum.

Elverişsiz diye bir şey yoktur…
Eda bunun ennnn güzel örneği. Canım Eda 🙂 Ben onu çookk seviyorum.

Size Eda’dan geçen hafta söz etmiştim… Onun bulunduğu yerdeki imkânsızlıkları onu durdurmadı. Spor yapması için “elverişsiz” sözcüğünün yetersiz kaldığı şantiye ortamı bile durdurmadı… 70 kilo başladığımız yolculuğumuzda 62 kilo durağına geldiğimize göre ondan öğrendiğim en önemli şeyi söyleyeyim. “Sen istediğinde elverişsiz diye bir şey yoktur”

İşte size takım arkadaşlarımdan bazılarını tanıttım; bana bu şansı verdikleri için kendilerine çok teşekkür ederim. Ama asıl teşekkürüm kendilerine bir şans tanıdıkları içindir… Hedeflerine ulaştıklarında kozasını kırıp uçan kelebeklerin hikayesini de dinleyeceksiniz.

Şimdilik bizden bu kadar

Sevgiler

Elif Ezgi Uzmansel


			
super tok super hafif super sağlıklı Beslenme ve Diyet Uzmanı Taylan Kümeli'nin yalnızca danışanlarıma özel hazırladığı listelerle bomba gibi devam ediyoruz :)

super tok
super hafif
super sağlıklı
Beslenme ve Diyet Uzmanı Taylan Kümeli’nin yalnızca danışanlarıma özel hazırladığı listelerle bomba gibi devam ediyoruz 🙂

Bu hafta bizim için depar attığımız şahane bir hafta oldu… Takımımın canım üyelerinden peş peşe güzel haberler alırken, bahar yorgunluğunu silkeleyip canlanmaya başladığımızı da görmüyor değilim.

Aramıza yeni katılan arkadaşlarımızdan da güzel haberler geliyor.

“Ben yıllardır bu kiloyu görmedim” diyen arkadaşlarım çatur çutur kırıyorlar dirençleri.

Motivasyonumuz tavanda, karnımız doyuyor, pırıl pırıl besleniyoruz ve her besin grubundan yeterince tükettiğimize eminiz zira listelerimiz takımım için özel olarak Beslenme ve Diyet Uzmanı Taylan Kümeli tarafından hazırlanıyor.

“Ben ki günde 2,5 kilo tatlı yiyebilen, tatlı yenmemiş günü boş geçmiş sayan bir insanım; nasıl oldu da tatlıyı bu kadar kolay terk edebildim ve nasıl oluyor da aramıyorum” diyen Aslı, eski alışkanlıklarına tam doksandan golü çakmışken benden bir “yupppppiii” sesi yükselmiyor değil.

Sevgili danışanım Neval Hanım bir hekim. Kendisi dünya tatlısı ikiz delikanlıların annesi… İnsülin direnci şikâyeti yüzünden oldukça yavaş bir metabolizması olacağını düşünüyorduk. Bu arada yürüyüş grubumuzda en az 10bin adımla sürekli liderliğe oynuyor. Geride bıraktığımız 18 gün zarfında 65 kilodan indik ve 62 kilonun kapısını çaldık. Birlikte 10 kilodan kurtulmayı hedefliyoruz. Bu arada sabahki yazışmamızı kendisinin de müsaadesiyle sizinle paylaşıyorum.

Neşeli, heyecanlı ve hayret verici :)  Bu arada Ayşenur'a selam olsun "greyfurta iyi davranmadım ama o bana iyi davrandı" cümlesi nokta atıştır :*

Neşeli, heyecanlı ve hayret verici 🙂
Bu arada Ayşenur’a selam olsun “greyfurta iyi davranmadım ama o bana iyi davrandı” cümlesi nokta atıştır :*

Emine üç haneli sayıları terk ederek bir haftada 2 kilodan daha kurtuldu. Böylelikle 1 ay 1 haftada 12 kiloyla vedalaştı. İstanbul’daki kliniğimizde yağ kas oranını da ölçtürme şansı oldu. Yağdan verdiğimiz kilolarla kalıcı adımlar atabiliyoruz. İşte beni en çok mutlu eden de bu.

Funda ile 10 günde 59.2’den 57.4’e düştü. Birlikte çalışmaya başlarken üç haftalık bir dirençle boğuştuğunu söylemişti. Böylelikle direnç kırarak ilk aşamaya adım atmış olduk. J
Gelelim Ayça’ya… 3 haftada 5 kiloyu sezaryen sonrası çalışmamakta direnen bağırsaklarına rağmen kaybedebildiğimiz için mutluyuz. Ama asıl amacımız, lifli ve sıvı ağırlıklı beslenme; iyi dinlenme, bol hareket ve olumlu telkin ile bağırsakları eski performansına kavuşturmak…

Gelelim Ezgi’ye… Ezgi ile yola çıktığımızda spor konusunda sıkı pazarlıklar yapıyorduk. 10 dakikalık yürüyüşler bize yetmeyecekti çünkü kiloların altında yatan kötü huylu kolesterol, hafif hipotiroid ve insülin direnci ile savaşacaktık. Sonra ezgi bir adım canavarına dönüştü. Günde 14bin adıma kadar atarak, 98.7 ile başladığımız yolculuğumuzda 93.8 durağına geldi. Deyim yerindeyse ortalığın tozunu attırdı. Kendisine de dediğim gibi metabolizmasına kafa tuttu ve söke söke 4 kilo 900 gramlık bir ağırlığı yolcu etti…

Bu arada farkındasınız değil mi? Ne kadar çok insülin direnci şikayeti var etrafımızda…

Bunun nedenlerinden birisinin de diyetlere “başla-bırak” yapmak olduğunu ya da sizin için uygun olmayan, tek tip beslenme öneren listeleri uygulamak olduğunu biliyor musunuz?

Ve Pelin… Pelin, geçen hafta size sözünü ettiğim genç arkadaşım. Onunla 66.5 kilo ile yola çıktık ve 1 ayı tamamlarken günde 16bin adıma kadar atabilen ve başladığından neredeyse 5 kilo daha hafif olan bir Pelinle karşı karşıyayız. Yürüyüş grubumun dünkü birincisi O’ydu J

Evet bu hafta size söz etmek istediğim bir danışanım da Eda… 70.4 ile başladığımız serüvenimizde 2,5 haftada 67.0’ı baskülde gördük. Ama asıl mesele bu değil. Eda, uzaklarda çalışıyor. Yürüyüş için kaldığı yer hiç elverişli değil. Ayrıca diyetlerimizde kullandığımız malzemeleri bile tamamen bulabilecek koşullara da sahip değil. Peki bunlar onu durduruyor mu? O kendisine bunları bahane kalkanı olarak kullanıyor mu? Hayır! Günde binlerce adım atmanın bir yolunu bulduk; dahası market raflarının altını üstüne getirip diyetimizde yapabileceğimiz değişimleri değerlendirdik. Evet hanımlar beyler, bahanemiz yoktu çünkü alternatifimiz vardı. Eda ise bu şekilde sağlam bir yol kat edebiliyor.

Gelelim bir diğer genç arkadaşım Sena’ya. Sena, 14 yaşında. Hipotiroidli ve böbreklerinden bir tanesi sadece %2 oranında çalışıyor. Ancak Sena öyle disiplinli ve azimli ki, kendisi henüz telefon bile kullanmıyor. Annesiyle görüşüyor, akşamları ise telefonlaşıyoruz. Sıfır fire, sıfır bahane, on numaralık bir motivasyon ile 20 günde kırılmak bilmeyen direnci kırdık ve 2 kilodan kurtulduk. Şimdi tatili bekliyoruz, bu sayede fiziksel aktivite şansımız daha da artacak.

Burada ağır siluetleri bir kenara atıp, yeni sağlıklı ve zinde figürleri ile beliren bütün danışanlarımı kutluyorum. Ama en önemlisi, her zamanki gibi, beslenme alışkanlıklarını eğitebilmeleri, bu konudaki popüler, temelsiz ya da yaygın söylemlerden ziyade kendi yapılarına uygun beslenme sistemi ile yol alabilmeleri…

Çok zayıf ya da çok ince değil, çok sağlıklı ve hafif olmak kalıcıdır. Gerçekten yapınız müsaade ediyorsa sağlıklı kilosunda olan kişi zaten ince ama her şeyden önce harika bir figüre sahip olur. Orantılı kilo kaybeder; kalçası küçülürken kolları yağlı kalmaz; yüzü çökerken karnı kalmaz… Bütünlüklü kilo verir ve “bölgesel kilo” diye bir şey söz konusu olmaz. Bir de vücudunda yağ oranı olması gerekenden daha düşük olan bir kadının tuvalet rutininden tutun da adet gibi yaşamsal bir fonksiyonu bile aksamaya başlayabilir. Hafızası ve günlük performansı ise doğrudan etkilenir. Hedef kilonuzu belirlerken kullanılan bilimsel parametreler de bu gerçeği baz alarak size alt sınırınızı söyleyecektir. Sağlıklı kiloda olmak, bir kotun içine girmekten daha fazlasıdır. Hem o kotun içine girmek, hem de içinde ışıl ışıl görünebilmektir. Bütün hatlarını yitirmiş, kemik ve biçimsiz kaslar topluluğuna dönüşmek tam anlamıyla bir diyet fiyaskosudur.

Biz sağlıkla gelen forma inanarak adımlarımızı atıyoruz. İyi ki de öyle yapıyoruz.

O halde şimdi benim için yürüyüş vaktidir

Bizimle serüvenimizi paylaşan herkese sevgiler.

Elif Ezgi Uzmansel

Bahane En Büyük Ağırlıktır! Ondan Kurtulun :)

en baştan hafifleyin...

en baştan hafifleyin…

Sevgili okurlar,

Öncelikle başarı öykülerimize gösterdiğiniz ilgi ve coşkuya çok teşekkür ederim. Hem kendi adıma, hem de öykülerini bizlerle paylaşan arkadaşlarım adına…

Konuya dair sizlerden birçok mail geldi, ne yazık ki, her birini zamana yayarak okusam da hepsine geri dönemiyorum. Zaten bu zamansızlığım yüzünden çok sevsem bile buradaki yorumları da kapatmak zorunda kalmıştım… Ancak içim bir noktada rahat, blogumdaki yazılar, listeler ve dahası altı bine yakın yanıtlanmış yorum pek çok okurum için oldukça aydınlatıcı nitelikte. Her biri aradığı, daha önce pek çok kez sorulmuş sorunun cevabını bu yazı ve notlar arasında rahatlıkla bulabilecekler. Lütfen sayfalar arasında özgürce gezinin 🙂

Bana gelen maillerden bir tanesinde de şöyle bir soru vardı? “Sizin hep başarı öyküleriniz mi var? Hiç duraklamalar, patlamalar, bocalamalar yaşamıyor musunuz?” ve şöyle devam ediyordu “… Ben kusur arayan birisi değilim ama o kadar çok tökezledim ki, kendimi tek başarısız benmişim gibi hissediyorum.”

Öncelikle bu açık yürekli mail için teşekkür etmeliyim. Bu yazıyı da başta o arkadaşım için yazıyorum… Sizinle şimdiye dek hep başarı öykülerini paylaştım. Bu, sürekli ve kesintisizce başarılar içerisinde olduğumuz için değil… Burası, hayal kırıklıklarının, bocalamaların ve sürekli yinelenen hataların son bulacağı durak olduğu için böyle… Hani, klasik bir söz vardır “günün en karanlık anı güneş doğmadan hemen öncedir” diye… Sanırım biz günün ilk ışıklarının düşmeye başladığı o ana denk geliyoruz… Ben, umutsuzluğun bir ötede kaldığı duraktan sesleniyorum sizlere… Adım attığımız, vazgeçmekten vazgeçtiğimiz, karanlığın fişini çektiğimiz, yılgınlıkları imha ettiğimiz atölyenin kapısından sesleniyorum. Burası hiç de rahat ve kolay bir yer değil… Kapıdan içeri girenlerin hepsi kolay yolları, geçici ve kısa vadeli beklentileri orada bırakıyorlar. Kapıdan içeri girerken, geçmişten getirdikleri tedirginlikler ve betonlaşmış alışkanlıklar var ceplerinde… Defalarca başa sarmış hikâyeler var… Başaramazsam korkusu var. Kendimizi kandırma davranışı bu kapıdan içeri giremez mesela… Ne isek o’yuz… Herkes kendi bedeniyle, iradesiyle yüzleşecek… Herkes neyi hayal ederek başladığını bir dövme gibi içine nakşedecek… Yaptığı doğru şeyin er ya da geç mükafatını mutlaka ama mutlaka alacak. Yanlış bir şey yaptığında da bunun sonucunu bizzat görecek, artık örtbas etmeyecek, bu neden oldu ki şaşkınlığına düşmeyecek… Evet dediğim gibi, hayalimizi bir dövme gibi zihnimize nakşetmeli… Ertesi gün zorlanınca o hayalin bir yere kaybolmadığını bilmemiz gerekiyor çünkü… Bunun basitçe zayıflamak, bir pantolonun içine girmek olmadığını; kendimize verilmiş bir sözü tutma davası olduğunu, bedenimizde başlayan irademizle süren ve oradan da ruhumuza, mutluluğumuza ulaşan bir süreç olduğunu anlamak olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Başarı öyküleri anlatıyorum çünkü sözünü ettiğim insanlar da sen gibi, ben gibi birçok tedirginlikle yola çıktılar. Ama ağırlıklarından kurtulurken önce bahanelerini attılar… İşte ilk başarı bu! Bahanelerinizi atınca, inanılmaz hafifliyorsunuz 🙂 bahanesi olmayan bir insan ışık hızıyla yatağından fırlayabilir, yürüyüşüne gidebilir, yemeklerini akşamdan hazırlayabilir, çantasına ara öğünlerini koyabilir… Bahanesiz bir insan ders aralarında ara öğünlerini yiyebilir, ameliyatı bitince evden getirdiği yemeğini tüketebilir, toplantı esnasında suyunu içebilir, sosyal ortamlara çayıyla kahvesiyle hiç olmazsa salatasıyla eşlik edebilir… Bahanesiz insan spor salonlarına kaydolamasa bile, gece yarılarına kadar çalışsa bile iki uzak mesafe arasında onlarca tur yürüyebilir evet bir iş yerinde günlük yürüyüşünü yapabilir… Bahanesiz insan, seyahatine çıkarken çantasına sabahları yemek için bir kutu yulaf koyar mesela, hatta ben baskülü ile iş gezisine giden danışanlarımı biliyorum. Şimdi size nasıl “başarısızlıktan” bahsedebilirim? Bu inat değil midir? Bu azim değil midir? Bu “ben yapabiliyorum” demenin gururu değil midir?

Velhasıl, bahanesiz bir insandan daha çevik olanı göremezsiniz…

Bahanesiz insan baskül ona direndiği zaman baskülden daha inatçı olan insandır… Ona nanik yapar ve der ki; “Doğru olan şeyi yaptığımda küçük de olsa bir şansım var ama şu an vazgeçip yanlış olanı yaparsam o küçük şansımı da kaybederim” Anlayacağınız, baskül durur ama bahanesiz insan durmaz…

Gerçekten, size doğru söylüyorum, bahane gittiği zaman geriye siz kalırsınız. Sadece siz! Kendisine ulaşabilen insanın başarmamak için hiçbir nedeni yoktur.

Gelelim bocalamalara…

Yani benim de senin de ve evet evet senin de yaşadığın o kaygı anlarına… Sabırsızlık ve karamsarlık patlamalarına…

Hani aylar boyunca üzerimize yapışan kiloların bir anda uçup gitmesini ümit ediyoruz ya… O anlar mesela… Ya da iki kilo verince bunu az buluyoruz ya. (haydi gidip iki kiloluk bir karpuzu alın ve üzerinize yapıştırın mesela ve onu gittiğiniz her yere götürün…) İşte o anlarda size yardımcı olacak tek şey yaptığınız şeyi neden ve nasıl yaptığınızı hatırlamaktır.

Arkadaşımın mailinde yazdığı gibi, tökezleyebilirsiniz. Defalarca hem de… Ama bir sonraki sefer için tökezlememeye çabalamanız önemlidir. Buradaki anahtar “kusursuzluk arayışı” değildir sizin samimiyetle çabalamanızdır. Bir önceki seferde gerçekleşen hatalardan ders almak ve yinelememektir samimiyet…

Kısacası…

Size ne “bir haftada beş kilo” tarzında umut pompalarım ne de “sizin kilo vermeniz imkânsız” diye umutsuzluk aşılarım. Emek, disiplin, sabır ve doğru rehberiniz varsa ve iradenizi, kendinizi kendinizden koruyacak şekilde eğitmek için kararlıysanız başarı sizin için zaten kaçınılmazdır. Bu yaz için on kilo yirmi kilo vereyim, sonra kaldığım yerden yeme içme konusundaki çılgın tüketici moduma geri döneyim demek sizin bir yaz mevsiminizi kurtarır. Doğru beslenmeyi öğreneyim ve duygusal açlığımı alt edeyim demek ise hayatınızı kurtarır…

Şu durumda, siz günün en karanlık, en kırık, en umutsuz anında mısınız? Sizi nelerin yıkabildiğini çok iyi ve yakından gördünüz mü? Kendinize verdiğiniz sözleri tutmadığınızda hissettiklerinizi iyice anladınız mı? Aynada gördüğünüz kişiye yabancı mısınız? Yorgunluk ve ağırlık sizi nakavt etti mi? Peki… Çok güzel! Madem günün en karanlık anındasınız eğer şimdi kalkıp doğrulmaya karar verirseniz, gün sizin için de doğacak. Hatalarınız orada ki onlar sizin kılavuzunuz…. Onlara bakın ve neyi YAPMAYACAĞINIZI zihninize iyice yazın.

Gelelim benim canım BAHANESİZLERİME…

Önce Cella’ya, Deniz Sevim’e, Selin’e, Ahu’ya, Ayça’ya, Çiğdem’e, Aslı’ya, Duygu’ya saygılar… Gördüğüm en amansız, en bahanesiz kadınlarsınız…

Emine, kutlarım seni, bir ayı 10 kilo kayıpla tamamladığın için ama en çok kendi adına müthiş bir şey yapmak üzere adım attığın için… “Gör bak ben nasıl tutarım boğazımı” dediğin için… Teşekkürler Pelin, genceciksin ve bu kadar disiplini ve sorumluluğu layıkıyla yerine getiriyorsun. 1 ay olmadan 4 kiloya tekmeyi bastın bu sayede… Güliz ve Burak çiftinin başarısına koca bir alkış. Evin içinde esen sağlıklı beslenme rüzgarları Burak bey’in 114 kilodan 102 kiloya düşmesini; Güliz’in hem çalışan hem de emziren bir anne olarak 61 kilodan 54 kiloya düşmesini beraberinde getirdi. Ahu, 78 ile başladığı maratona 71 ile devam ediyor. Bunu da kiloları direnirken bir an bile vazgeçmeden yaptığı şeyi sürdürmeye borçlu… Eğer, nasılsa kilom durdu, çok bozuğum gidip de şundan azcık yesem ne olur deseydi bugün 78’e geri dönmüş olabilirdi… Duygu 2 haftada 4 kiloyu şutladı. İki çocuklu bir anne olarak sabah çok erken saatlerde yakalayabileceği yürüyüş fırsatını kaçırmamasına borçlu bu başarıyı… Nilay “nasılsa benim Polikistik Over Sendromum var ben kilo almaya mahkumum” demedi, bu sayede de 74 kilo ile başlayan serüveninde 68 kilonun kapısına dayanabildi. Ezgi, 98.7 kilo ile başlayan mücadelesinde “insan bunlarla da doyuyormuş” diyerek şikayet etmek yerine benimsemeyi seçti ve 18. Gününde 94 kilonun kapısına dayandı… Ayça, yeni doğum yapmış bir anne olarak işe başlamadan önceki zamanından 2 saatini uyumaya değil yürümeye ayırdı. Bugün 85.1 kilo ile başladığı yolculuğunda 82 kiloya bu sayede ulaştı… Duygu, sürekli mobil halde, ülkenin bir ucundan diğerine gezen bir insan olarak baskülünü ve yemeklerini yanında taşıdığı için 63 kilodan 58’e düşebildi. Aslı, “doktora tezimin son dönemindeyim aman azcık daha kilo alayım, zaten korkunç bir stres, baskı ve iş yükünün altındayım ne olacak” demediği için üç haneli sayıları uğurlayabildi… Selin, ona yardımcı olmayan bir metabolizmanın güçlü duvarlarını küçük küçük parçaladı çünkü “ben daha azına razı olmayacağım” dedi ve 79 ile başladığı serüvende 66 kiloyu görebildi. Rabia 91 kilo olmayı kabul etmediği, henüz gencecik olduğu ve bir çocuk daha doğurmaya karar verirse aynada göreceği kadından mutsuz olacağını kendisine itiraf ettiği için 68 kiloya inebildi. Ayşenur, 26 kilo kayıpla sadece incecik genç bir kadına dönüşmedi geçmişte kendisini üzen onlarca kemikleşmiş alışkanlık ve kaygıyı da atlatarak programını tamamladı…

İsmini saydıklarım, sayamadıklarım, programlarını bitirenler, sürdürenler…

Görüyorsunuz ya, sadece sürecin zor olması da değil, bu takımdaki insanların da hayatlarının, metabolizmalarının ilaveten zor olması da bizim maçımıza dâhil… Ama oyuna asla almadığımız bir şey var: Bahaneler… Bize uğramayacak bir şey var: Vazgeçmek…

O halde bütün zorlukları ve tedirginlikleriyle bile bu zaten bir BAŞARI ÖYKÜSÜDÜR…

 

Elif Ezgi Uzmansel

 

Taptaze bir haftaya başlarken…

ve şimdi sağlıklı beslenme zamanı...

ve şimdi sağlıklı beslenme zamanı…

Nasıl başlarsa öyle gider lafını sevmem bakmayın…
Bazen gün yağmurlu başlar, ikindileyin bakmışsınız ortalık güllük gülistanlık. Sabah çatacak yer ararsınız ama bir sakinleşme, küçük bir nefes alışverişi, belki bir fincan kahve derken her şey ters yüz olmuş ve yoluna girmiş…
Ama bugün ben nasıl başlarsa öyle gitsin diyenlerdenim… Zira bu kez başlangıçlar çok güzeldi.
İlk haber Duygudan geldi. Duygu ile ikinci turumuza başladık. İlk hedefimize ulaşmıştık, şimdi sırada ikinci hedefimiz var. Bu hafta 2 kilo 100 gram kaybetmiş. Gerçekten güzel bir başlangıç değil mi?
Sonra bir haberi de Emine patlattı. 21. Günümüzdeyiz ve Emine tam 8 kg verdi.
Sedef’ten 74 kg olarak başladığı yolculuğuna 65 kilo olarak devam ettiği müjdesini duyduk.
Gülen ise 1,5 ayda yaklaşık 10 kiloyla vedalaştı… Ama en büyük vedalaşma üç haneli sayılarla oldu.108 kilodan 98.7 kiloya indi. Alp Bey de bir buçuk ayda 10,5 kiloya veda edenler arasında… Bu haber de sabah geldi. Dedim ya size oldukça güzel bir sabahtı 🙂
Nilay ilk haftasına 3 kilo 200 gramlık bir kayıpla başlamıştı. Figen ise 1 aylık maratonu 3 kiloyla vedalaşarak sürdürüyor.
Anlayacağınız bana bu haftanın başında muheşem haberler geldi ve ben de bütün kalbimle dua ettim:
Allah’ım başladığı gibi gitsin.
Sizinle yeni müjdelerle yeniden buluşmayı diliyorum.
Bu arada…
Siz de eğer bir başlangıç yapmak istiyorsanız;
1- Kaç kilo vermeyi hedefliyorum?
2- Neden kilo aldım?
3- Beslenme yanlışlarım nelerdir?
4- Yeterli sıvı tüketiyor muyum?
5- Kendimi tıkabasa doyurup sonra uzun süre aç bırakıyor muyum?
6- Kulaktan dolma diyetleri kendi üzerimde deniyor muyum?
7- Yeteri kadar egzersiz yapıyor muyum?
8- Kötü bir besini yerken kendime bahaneler üretiyor muyum?
9- Beni doğru beslenmekten alıkoyan temel şeyler nelerdir?
10- Klinik bulgularım hakkında ne biliyorum?
Gibi soruları kendinize sorabilirsiniz. Bu sorulara verdiğiniz dürüst yanıtlar, size en kalıcı ve gerçekçi yaklaşımı getirecektir. Tabağınız size ne kadar iyilik yapıyor bunu tespit etmek için doğru bir zaman…
Herkese güzel bir hafta dilerim
Elif Ezgi Uzmansel